"Sorunsal" diye yazınca ne kadar haşmetli ve bilimsel hale geliyor başlık! Öyleyse sorunu salalım gitsin! Konumuz takıntılar. Ve bu satırların yazarı da tescilli takıntılı. Hele bir yol göz atalım şu takıntı kelimesinin anlamına ve morfolojisine.
Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük beş anlama işaret ediyor:
1. Bir durum ve sorunla ilişkisi olan başka durum veya sorun
2. Bütünlemeye kalınan ders
3. Küçük, önemsiz borç
4. ruh bilimi Bir şeye hastalık derecesinde düşkünlük, obsesyon
"Sözünü ettiğim takıntı bana rahmetli babamdan miras kaldı." - A. Ümit
5. İlişki kurulan kimse
Öncelikle 1. maddedeki tanımı anlayabilen beri gelsin! Burhan Felek üstadın cümlesi olmasa ne çıkaracağız biz buradan? Kafaya takılan, huzursuz eden geçici bir durum mu 1. tanımdaki? Her neyse, geçelim.
5. İlişki kurulan kimse
Öncelikle 1. maddedeki tanımı anlayabilen beri gelsin! Burhan Felek üstadın cümlesi olmasa ne çıkaracağız biz buradan? Kafaya takılan, huzursuz eden geçici bir durum mu 1. tanımdaki? Her neyse, geçelim.
2. maddedeki takıntı haylaz öğrenciliğin şanından.
3. maddedeki yiğidin kamçısı.
4. madde psikoloji dairesine giriyor.
5. maddedeki tanım da üstünkörü ortaya atılıvermiş, "artık siz ne anlam çıkarırsanız odur, fazla yormayın bizi" dercesine yazılmış sanki. Tanımdaki ilişki ne menem bir ilişki? Her ilişki kurulan kimse bizim takıntımız mıdır? Örneğin patronumuz takıntımız mıdır? Sustunuz. Demek ki epey tartışmalı burası, uzatmayalım.
Köküne indiğinizde ise sanki sevimli bir kelime vardır "tak-mak"tan gelen! "Takı"ya benzer. Küpe gibi nazlı nazlı kulağında sallansın, kolye gibi boynuna dolansın. Velakin 4. tanımdaki takıntı, kolye ne kelime, kobra yılanı misali boğazlıyor insanı. Nazım Hikmet'in dolu dolu yaşamayı kastettiği "işin gücün yaşamak olacak"tan çıkıp "dön baba dönelim" fasit dairesine girmektir takıntı.
Takıntı denince hep el yıkama örneği verilir. -Klişelerden sana sığınırım Allahım!- "Takıntı nedir?" diye basit bir soruyu Google bilgesine sordum ve karşıma çıkan ilk psikoloji forum sitesinde bir sınıflandırma vardı: Temizlik - Tekrarlama - Kontrol etme - Biriktirme - Sayma - Tamamlama - Aşırı tertipli ve düzenli olma. Yani takıntıların da pek çok türü var. Bunların birden fazlasıyla çuvalını dolduranlara Allah sabır ihsan eylesin diyorum. (Örnek için izleyiniz: Jack Nicholson'ın baş rol oynadığı "Benden Bu Kadar" filmi)
Ayrıca sosyal medyanın yoğun kullanımı da birçok takıntıya rahatlıkla zemin oluşturabiliyor. "Acaba bu fotoğrafımı kaç kişi gördü / kaç kişi beğendi / görenler niye beğeni atmadı?" diyen insanların elinden düşmüyor telefonlar. Sohbet ederken arkadaşınız göz bebeklerinize bakıyor görünürken alttan alta eli gitmiyor mu telefona? Belki de bahsettiğim bağımlılıktır; karıştırıyor da olabilirim. Fakat TDK sözlüğünde ne diyordu: "Bir şeye hastalık derecesinde düşkünlük, obsesyon". Bu tanıma göre bir sosyal medya düşkünlüğünden, yani takıntısından bahsediyoruz. TDK sözlük yine yaptın yapacağını! 4. maddedeki tanıma güvenirken o da ortalığı karıştırdı çıktı! Zaten işi sağlama bağlamak için, tanımın sonunda obsesyon deyip savuşmuşsun!
Bu kadar zırvalamadan sonra elimizde en azından adam gibi bir benzetim olsun sevgili okuyucum: Takıntı bir emziktir! Bebekler niye emzik emerler? Oral dönemde (0-1 yaş) emmek onların en güçlü dürtüsüdür. Ha anne memesinden kesmişsin çocuğu, ha kanını kurutmuşsun; ikisi bir. Dolayısıyla o plastik yalancı meme ağzına tutuşturulacak ki çocuk doyum kaynağından mahrum kalmasın. Takıntı da rahatlıkla buna benzetilebilir. Takıntısı olan insanların aç kalmış bir yönleri, sıkışmışlıkları olduğunu düşünüyorum. Bu enerji sıkışması elbet patlayacak; ama nasıl? İşte o garip bulduğumuz tekrarlar, kontroller, temizlik hastalıklarıyla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder