27 Şubat 2016 Cumartesi

Rakı masasında Shakespeare

Yaşadığımız karanlık günlerin adeta tablosunu görebileceğiniz Shakespeare yapıtlarından biridir 66. sone. Aşağıda İngilizcesi ve Talât Halman'ın çevirisinden Türkçesini okuyabilirsiniz.
Talat Halman






Gelin görün ki, 66. soneyi Türkiye'de tanınır kılan ve diğer sonelerin pabucunu dama attıran çeviri bu değil. Can Yücel'in çevirisidir o. Şu ses kaydında Can Yücel'in çevirisi olan bu eser var Kenan Işık'ın yorumuyla




Üniversitede okurken aldığımız çeviri dersinde hocamızın sıkça tekrarladığı bir söz vardı: "Çeviri kadın gibidir; güzeli sadık olmaz, sadık olanı güzel olmaz". Bu sözün yalnızca sadakat ve güzellik boyutuna itiraz eden kız öğrenciler olarak hemen bağırışırdık da, hocamızın anlatmak istediği tam böyle bir şeydi işte! Ben de pek çok insan gibi soneye kelimesi kelimesine sadık kalmamış Can Yücel'in yorumunu daha çok sevdim. Ama tehlikeli sularda yüzdüğünü de biliyorum çevirinin; çünkü bazı ifadeler Shakespeare'den çıkıp Can Yücel ağzına dönüşmüş. Bu durum Can Yücel söz konusu olduğunda beni elbette şaşırtmadı. Nihayetinde "to be or not to be"yi bile "Bir ihtimal daha var / O da ölmek mi dersin" diye yorumlayan adamdır o. Şiirin kendisinin de, çevirisinin de beğenisi çok kişisel, hatta bazen mahremiyet barındıran bir olgu olduğu için nesnel çeviribilim tartışmalarını bir kenara bırakıyor ve özünü çarpıtmadıkça çevirmenin şiiri yeniden yaratmasında bir mahzur görmüyorum. 

Şiirin yukarıdaki kayıtta söylenişine gelirsem, Kenan Işık'ın sesi 66. soneye gerçekten yakışmış. Hatta videonun başka kopyalarında Shakespeare'in adı bile geçmiyor; "Kenan Işık-66. sone" diye başlık atmışlar. Sanki şiiri Kenan Işık yazmış gibi! Gelgelelim müziği fazla buldum. Bu sonenin üstüne bol kepçe dramatik sos boca edilmesi gerekli miydi? Bana kalsa yalnızca Kenan Işık'ın seslendirmesi soneyi doldurmaya yeter; fakat zihinler müziği şiire katık etmeye öyle alışmış ki, hadi andante, adagio veya largo bir keman konçertosu konulabilir diyelim. Ya da bir piyano sonatı. Usulca akan bir gitar belki. Ama fazlası olmamalı. Acıklı müzik, şiire doğru yaklaşmamızı engelliyor ve duyarlılığımızı köreltiyor. Müziğin dramına kendimizi kaptırıp şairin dizelerdeki ritmini yakalayamıyoruz. Şiirin bizi yontan, hamlığımızı incelten iç estetiğinden kopuyoruz ve sanıyoruz ki şiir bize gözyaşı döktürmezse, durduk yere yaralarımızı kanatmazsa iyi şiir değildir. 

Bu kayıttaki dizi müziği tadında melodiye maruz kaldıktan sonra imgelemimde oluşan Shakespeare, 66. soneyi yazarken rakı masasına oturup "Oooof, off!... Hay ben bu dünyanın gelmişine geçmişine!..." demiştir. Başka kurtuluşu yok!...

NOT: Hazır Can Yücel'den söz açmışken onun Shakespeare'i yâd ettiği iki küçük şiirini paslamadan duramam. Tıpkı 66. sone gibi güncel, eyvahlar olsun, güncel... 

Shakespeare Üzre
Türkiye'nin Manimarkası'nda birşeyler kokuyor
Kimine göre tuz, kimine göre et,
Hamlet!
Hamleeeeet!

Türkiye'de Shakespeare 
Hamlet'in tiradı başlamadan bitti:
Bundan böyle to be or not to be
Not to be or not to be...

1 yorum:

  1. Teşekkürler.
    Kenan Işık okurken "ötekiler geçmiş başa" diyor. Ama çevirinin orijinali "ödlekler geçmiş başa" şeklinde.
    Evet, müzik çok bastırmış, söylediklerinize katılıyorum.
    Saygılar.

    YanıtlaSil