31 Aralık 2015 Perşembe

1,5 porsiyon rüya

Dinle küçük insan,

Bugüne dek yazdığım en küçük insan… Aslında bana tavsiye edilen, sana sesimi duyurmak. Ancak ben bunu yazıyla yapmayı seçiyorum: Harfleri havaya üflemeyi değil; satırlara kondurmayı.

Ne güzeldir Fatih Erkoç’un şarkısı değil mi: “Avuç içi kadar mutluluk yeter”. Seni şimdilik avuç içi kadar mutluluk olarak tarif etmeliyim. Bir mikroskobik damlacık sıvıyken bir susam tanesine, oradan bir ceviz içine, narin bir çilekten kütür kütür bir elma diriliğine uzandın aylar boyu. Hiç yılmadan büyüdün, sıkılmadan o karanlıkta bekledin durdun. Hâlâ bekliyorsun. 

Birkaç gün önce çocuksu düşüncelere dalmış buldum kendimi. Acaba dedim, benim gördüğüm rüyaları sen de görüyor musun? Keşke görsen… Etrafımdakilere takılırım gece hayatım renklidir diye. Rüyalarım eğlencelidir; yumuşak uçuşlar ve konuşlarla doludur. Ama ben kanat takıp uçmam asla. Koşarım, koşarım, hızımı aldım mı, havaya!… Ya da zıplayıp zıplayıp şimdi uçmalıyım dediğim anda isteğim gerçekleşir. Yani rüyalarım sihirli lambamdır.

İşte bu masalsı boşlukta uçmaya alışkın Sevgi, rüyalar diyarındayken ilk kez birisinin daha bu rüyalara ortak olmasını istedi. Ve o çocuksu isteğini içinden geçirdiği günün akşamı, rüyasında o küçücük insanın büyümüş halini soluk bir imge olarak ilk kez gördü ya da gördüğünü sandı, ilk kez onunla konuştu ya da konuştuğunu sandı. Öyle ya da böyle, ilk kez seninle yüz yüzeydik küçük insan. Yani rüyalarım hep 1 porsiyondu bugüne değin; o rüyadan itibaren artık 1,5 porsiyon!

Usulcacık yuvarlanan kartopuyken, eninde sonunda çığa dönüşüp malûm infilâkını yapmadan önce, rüyaların yanı sıra orada dertlerimle de dertleniyor musun bilmiyorum. Fakat iç depremlerimin bedenimdeki artçı sarsıntılarını mutlaka hissetmişsindir. Sana bunları yaşatmak istemezdim; ama annen böyle ne yazık ki. Doğacağın dünyanın gül bahçesi olması ihtimalinin gülünçlüğü bir yana, sana anne kuytusunu bile gül bahçesi haline getiremediğim için bağışlanmamı dilerim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder