Zaman Salıncağı
Edebiyat, sanat ve hayat üzerine bir kelebeğin sesli düşünceleri...
7 Mayıs 2024 Salı
Camiler, iş makinaları ve karahindibalar
28 Ocak 2024 Pazar
Okuyana Övgü
Kulaklardı önce seslere kendini veren
Gözler boşluğa dikilirken.
Sahi neydi o çıtırtı kâğıt üzerinde
Eller kalemle dans ederken?
Kitaplar, tabelalar, ekranlarda akan yazılar…
Çağırıyorlardı onu ama nereye?
Bilinmez bir ordunun neferleriydi harfler
Yorulmaksızın geçit resmi yaparken.
İstiridye açılıp da fırlatıverince incisini okul
yollarına
Harflerin geçidine eşlik eder oldu küçük kız.
Çantası, matarası, defteri, kitabı tastamam
Katıldı eğitim kıtasının uygun adım günlerine.
Her harf bir ses vaat etti, sesler söze evrildi.
“Önce söz vardı!” diyen de oldu, “Oku!” diye
emreden de.
İki kapağın arasında karanlıkta kalan nice kelamı
Bir çift el havalandırdı, bir çift göz ışıtmaya
yetti.
Artık küçük kızı bekliyor kâğıdın üstündeki
serüvenler
O doymak bilmez bir iştahla hecelerken.
Doğru okuduğu her kelime bir zafer,
Her cümle bir sonrakini tutuşturan domino taşı.
SEVGİ GÖKÇE
24 Aralık 2023 Pazar
18 yıllık zamanda yolculuk
Cumhuriyet öğretmeni ve şair Rıfat Ilgaz'ın ölümsüz hatırasına ithafen...
2000’li yılların başı... Zamana sataşamayacak kadar gencim. Milenyum taze gelin ve benim için ak tüllü eteğini savura savura gelen bir zarif mihmandar. Koluma girmiş, beni eğitim fakültesinin kapısına bırakmış. Öğretmen anne-babanın kızı, o kapıya kadar evde nice öğretmen ve öğrenci hikâyesiyle büyümüş; ama şimdi kendi hikâyesini yazmanın peşinde.
Dersler başladı… Eskişehir’in yalım yalım yakan ayazında, sınıf arkadaşlarımın sıla özlemiyle buğulanmış gözlerinden sıcak gözyaşları süzülüyor. Hocaları dinliyorum tek sözcüğü dahi kaçırmamaya gayret ederek. Kitaplar ve makaleler büyülüyor beni. Teoriler, olur da yere düşürürsem öpüp başıma koyduğum yavan ekmek; Chomsky sanki ahir zaman peygamberi. Hayali sıralarda oturan hayali öğrenciler için ders senaryoları yazıyorum harıl harıl. İdeal dersin iskeletini zihnimde mükemmelen kurarken, stajda o iskelet, gerçek öğrencilerin etiyle buduyla kanıyla canıyla doluyor. Sahnedeyim olanca toyluğum ve coşkumla. Yıllanmış İngilizce öğretmenlerinin neredeyse tek geçim kaynağı olan ‘tense’ler, benim için zamanda yolculuk ve ben kendi gözümde sevgili öğrencilerimi o heyecan verici yolculuğa çıkarabilecek bir öğretmenim.
Mezuniyetten sonra da teorilere doyamamış olacağım ki, öğretmen olarak atanmadan önce yüksek lisans eğitimime başlıyorum. Orada da sürgit okumalar, araştırmalar ve tartışmalar. Bir yıl sonra “Madem atanamadım; ben kendimi bir yere atayayım” diyerek bir dershanede soluğu alıyorum. Hastalıkla ve mutsuzlukla geçen zorlu bir yılın ardından Bilecik’in Bozüyük ilçesinde bir meslek lisesine atanıyorum. İşte Sevgi, diye fısıldıyorum, "Buyur er meydanına!" Acemilikler, kalp çarpıntıları, kararsızlıklar, bocalamalarla dolu Sevgi, yeri geliyor teorilere "Hadi oradan!" çekiyor, yeri geliyor onlardan af dilercesine telaşla kitapları karıştırıyor, "Ben ettim, siz etmeyin!" diyerek.
İki yılımı geçirdiğim o okulda salt İngilizceyle değil; tiyatroyla, müzikle ve daima öğrencilerimle sohbetle var olduktan sonra sahneden çekiliyorum. Görevime üniversitede devam ediyorum. Kararsız ve ürkek adımlarım, biraz daha şahsiyet kazanmış bir Sevgi'nin adımlarına evriliyor. Fidan gibi delikanlıların arasındayım. Lisedeki çocuksu simalar, bana meydan okuyan genç kadın ve adamlara bırakıyor yerini. Zira onların kurulu düzene isyan ihtiyacını giderebilecekleri en yakın devlet temsilcisi benim. İşte yine kendime fısıldama vakti: "Sevgi sen onların dilinden anlarsın!"
Yıllar geçiyor... Her ne kadar öğrencilerimin çoğu dudak bükse de, benim için tense öğretmek hâlâ zamanda yolculuk. Geriye dönüp baktığımda gördüğüm: Artık sayamadığım çoklukta öğrencimin zamanda yolculuğuna eşlik etmişim. Onların sevinçleri, aşkları, hüzünleri, öfkeleri ve uykusuzluklarının arasında kendime yer açmaya çalışırken pek de umurlarında olmadığı İngilizce konulardan dem vurmuş, Türkçe kahkahalar atmışım. Kulağımda rahmetli Doğan Cüceloğlu'nun "can cana ilişki" sözü çınlarken öğrencilerimden önce bazen ben dersi kaynatmışım. Şiirle, şarkıyla, dramayla, fıkrayla, anılarla ve hatta lafügüzafla… Hadi şu yazı bitmeden son kez fısılda kendine Sevgi: "40 yıllık ömrünün peynir gemisini 18 yıl İngilizce konuşa konuşa yürüttün. Gemin bir limana demirlemişken başka limanlar göz kırpıp çağırmasın seni?!"
24 Kasım 2023 Cuma
Kasımın 24’ü
Kış ortasında
Bir çiçek sağanağı
Kasımın 24’ü
Başöğretmenin kara tahtasından
Çocukların avcuna
Dökülüveren harflerin taç yaprakları
Benimse üstüme yağan sohbetler
Babamla her kelimenin hakkının verildiği
Geceden sabaha doğru uzanan
Şimdi rüyalar tamamlıyor eksik kalanı
Bugün dalıp gitmelerim ondan
Sabahtan geceye doğru uzanan
Kış ortasında
Bir düş sığınağı
Kasımın 24’ü
Öğretmen babanın öğretmen kızı
Sınıflara giriyor kolunda babası
Yakasında geceyi sessizce bekleyen bir çiçek
29 Ekim 2023 Pazar
25 Haziran 2023 Pazar
UFO anneden kızına sevgilerle
27 Mayıs 2023 Cumartesi
Goriot Baba'dan satırlar
"Tıpkı yaşlı karı kocalar gibi artık konuşacak hiçbir şeyleri kalmamıştı. İşte bu yüzden aralarında sadece makineleşmiş gibi bilinçsiz bir ilişki, yaşı tükenmiş gıcırtılı bir çark dönüşü kalmıştı."
"Orada arabayla giderek çamura bulananlar, namuslu kişiler sayılır, yaya giderken çamura batanlar da namussuzdurlar. Orada en küçük bir şeyi yerinden oynatmaya kalkıştığınızda, kendinizi Adliye Binası Alanı'nda, herkesin merakla görmeye geleceği garip bir yaratık gibi sergilenirken bulursunuz. Ama bir milyon çalın, bir erdem simgesi gibi, salonların baş tacı olursunuz. Bu ahlak kurallarını yaşatmak için Jandarma ve Adliye örgütlerine otuz milyon ödüyorsunuz. Güzel değil mi?"
"İnsan sevildiğini hisseder. Duygu, her şeyde iz bırakır, uzaklıkları aşar. Bir mektup bir ruhtur, sesin öylesine sadık bir yankısıdır ki, duyarlı insanlar onu, aşkın en zengin hazinesi sayarlar."
"Bir varlık, ne kadar kaba olursa olsun, güçlü ve gerçek bir sevgiyi anlatırken yüz çizgileri değişir, davranışlarına canlılık gelir, sesi renklenir ve özel pırıltı yayar. Çoğu zaman en aptal kişi, tutkunun çabası altında, sözde değilse bile, düşüncede en yüksek anlatım gücüne ulaşır ve ışıklı bir dünyada hareket ediyormuş gibi görünür."
"Aşkla kilise, mihrapları için en temiz ve en güzel örtüleri gerektirir."
19 Mayıs 2023 Cuma
Deprem ve Mehmet Âkif
Her felaketten sonra bir şaire, özellikle Mehmet Âkif'e, sığınmak geliyor içimden. 6 Şubat Kahramanmaraş depreminden sonra da aynısını yaşadım. Dizeleri bilinçaltıma nasıl nüfuz ettiyse, Japonya ve Türkiye'nin depreme hazırlık açısından kıyaslaması yapılır yapılmaz Mehmet Âkif'in Japonları tarif eden ölümsüz dizelerini anımsadım. "Süleymâniye Kürsüsünde" adlı eserinden:
Sorunuz, şimdi Japonlar da nasıl millettir?
Onu tasvîre zafer-yâb olamam, hayrettir!
Şu kadar söyleyeyim: Dîn-i mübînin orada,
Rûh-i feyyâzı yayılmış, yalınız şekli Buda.
Siz gidin, safvet-i İslâm'ı Japonlarda görün!
O küçük boylu, büyük milletin efrâdı bugün,
Müslümanlıktaki erkânı siyânette ferîd;
Müslüman denmek için eksiği ancak tevhîd.
(Devamındaki satırlarda Japonların örnek ahlâki vasıfları sıralanıyor.)
Büyük şair, Japonlar aslında Müslümanlardan daha Müslümanca yaşam sürüyor; tek farkları "Lâ ilâhe illâllah" demeyişleri diyor. Yıllar sonra teolojik bir araştırma tam da bu fikri doğrulamıştı. Kuran'da geçen etik değerlerin uygulandığı ülkeler listesinde İskandinav ülkeleri başı çekerken Müslüman coğrafyası sınıfta kalmıştı. Hep söylenegeldiği gibi, sanat bilimin öncüsüdür.
Depremde bir de "kader planı"ndan söz açılmıştı... Mehmet Âkif'in "Fatih Kürsüsünde" adeta buna da itirazı var:
"Kadermiş!" Öyle mi? Hâşâ, bu söz değil doğru;
Belânı istedin, Allah da verdi... Doğrusu bu.
Taleb nasılsa, tabî'î netîce öyle çıkar,
Meşiyyetin sana zulmetmek ihtimâli mi var?
"Çalış!" dedikçe Şerîat, çalışmadın, durdun,
Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun!
Sonunda bir de "tevekkül" sokuşturup araya,
Zavallı dîni çevirdin onunla maskaraya!
Burada alıntıladığım dizeler ve daha nicesi birçok insanın malûmu değil ne acıdır ki. Çünkü Mehmet Âkif'i İstiklâl Marşı'nın şairi kimliğine indirgeyerek ona büyük bir haksızlık yapıyoruz! Muhafazakâr geçinen bir toplumuz; ama İstiklâl Marşı dışında hangi şiirlerini biliyoruz ve Âkif'in bayraktarlığını yaptığı değerler ve savaş açtığı toplumsal zaaflardan haberimiz var mı? Kişileri kutsallaştırıp ve mumyalaştırıp dokunulmaz hâle getirmektir tek marifetimiz ve bu hususta Âkif de istisna değil. "Âsım'ın nesli" sloganıyla da kendimizi mumyalayıp dokunulmazlığımızı Âkif'e dayarız, oldu bitti!
Oysa Âsım'ın neslinden olduğunu kafamıza boca edenler insanların nesillerini kuruttular bir gecede. Bol din soslu isimler verilmiş muhafazakâr yaşam alanları -Uğur Mumcu'nun deyimiyle- kârın muhafazasından ibaretti aslında.
Toplumu habis bir ur gibi kuşatan ve içini çürüten işte bu sahte Âsım nesillerinin hakkından Âsım'ı okuyan ve anlayanlar gelecektir. Yeri ve göğü okuyan, inanıyorsa Kuran'ın değerlerini hayatına katan, tevhidi dilinde evirip çevirmekle yetinmeyip onu bir Japon gibi yaşayan... Çünkü yine büyük şairin uyardığı gibi:
Gökten inmez bir de hiçbir şey... Bütün yerden taşar;
Kendi ahlâkıyle bir millet ölür, yâhud yaşar.
13 Ocak 2023 Cuma
12 Ocak 2023 Perşembe
Karşılaşmalar
Balın telaşındaki arı
Açışın telaşındaki çiçekle
Karşılaşırsa
Öncelik kimindir?
Sıcağın telaşındaki güneş
Yağmurun telaşındaki bulutla
Karşılaşırsa
Öncelik kimindir?
Aferin telaşındaki çocuk
İş telaşındaki anneyle
Karşılaşırsa
Öncelik kimindir?
Susuşun telaşındaki dudak
Sözün telaşındaki gözle
Karşılaşırsa
Öncelik kimindir?
Akışın telaşındaki hayat
Bitişin telaşındaki ölümle
Karşılaşırsa
Öncelik kimindir?
SEVGİ GÖKÇE