Her felaketten sonra bir şaire, özellikle Mehmet Âkif'e, sığınmak geliyor içimden. 6 Şubat Kahramanmaraş depreminden sonra da aynısını yaşadım. Dizeleri bilinçaltıma nasıl nüfuz ettiyse, Japonya ve Türkiye'nin depreme hazırlık açısından kıyaslaması yapılır yapılmaz Mehmet Âkif'in Japonları tarif eden ölümsüz dizelerini anımsadım. "Süleymâniye Kürsüsünde" adlı eserinden:
Sorunuz, şimdi Japonlar da nasıl millettir?
Onu tasvîre zafer-yâb olamam, hayrettir!
Şu kadar söyleyeyim: Dîn-i mübînin orada,
Rûh-i feyyâzı yayılmış, yalınız şekli Buda.
Siz gidin, safvet-i İslâm'ı Japonlarda görün!
O küçük boylu, büyük milletin efrâdı bugün,
Müslümanlıktaki erkânı siyânette ferîd;
Müslüman denmek için eksiği ancak tevhîd.
(Devamındaki satırlarda Japonların örnek ahlâki vasıfları sıralanıyor.)
Büyük şair, Japonlar aslında Müslümanlardan daha Müslümanca yaşam sürüyor; tek farkları "Lâ ilâhe illâllah" demeyişleri diyor. Yıllar sonra teolojik bir araştırma tam da bu fikri doğrulamıştı. Kuran'da geçen etik değerlerin uygulandığı ülkeler listesinde İskandinav ülkeleri başı çekerken Müslüman coğrafyası sınıfta kalmıştı. Hep söylenegeldiği gibi, sanat bilimin öncüsüdür.
Depremde bir de "kader planı"ndan söz açılmıştı... Mehmet Âkif'in "Fatih Kürsüsünde" adeta buna da itirazı var:
"Kadermiş!" Öyle mi? Hâşâ, bu söz değil doğru;
Belânı istedin, Allah da verdi... Doğrusu bu.
Taleb nasılsa, tabî'î netîce öyle çıkar,
Meşiyyetin sana zulmetmek ihtimâli mi var?
"Çalış!" dedikçe Şerîat, çalışmadın, durdun,
Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun!
Sonunda bir de "tevekkül" sokuşturup araya,
Zavallı dîni çevirdin onunla maskaraya!
Burada alıntıladığım dizeler ve daha nicesi birçok insanın malûmu değil ne acıdır ki. Çünkü Mehmet Âkif'i İstiklâl Marşı'nın şairi kimliğine indirgeyerek ona büyük bir haksızlık yapıyoruz! Muhafazakâr geçinen bir toplumuz; ama İstiklâl Marşı dışında hangi şiirlerini biliyoruz ve Âkif'in bayraktarlığını yaptığı değerler ve savaş açtığı toplumsal zaaflardan haberimiz var mı? Kişileri kutsallaştırıp ve mumyalaştırıp dokunulmaz hâle getirmektir tek marifetimiz ve bu hususta Âkif de istisna değil. "Âsım'ın nesli" sloganıyla da kendimizi mumyalayıp dokunulmazlığımızı Âkif'e dayarız, oldu bitti!
Oysa Âsım'ın neslinden olduğunu kafamıza boca edenler insanların nesillerini kuruttular bir gecede. Bol din soslu isimler verilmiş muhafazakâr yaşam alanları -Uğur Mumcu'nun deyimiyle- kârın muhafazasından ibaretti aslında.
Toplumu habis bir ur gibi kuşatan ve içini çürüten işte bu sahte Âsım nesillerinin hakkından Âsım'ı okuyan ve anlayanlar gelecektir. Yeri ve göğü okuyan, inanıyorsa Kuran'ın değerlerini hayatına katan, tevhidi dilinde evirip çevirmekle yetinmeyip onu bir Japon gibi yaşayan... Çünkü yine büyük şairin uyardığı gibi:
Gökten inmez bir de hiçbir şey... Bütün yerden taşar;
Kendi ahlâkıyle bir millet ölür, yâhud yaşar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder