31 Ocak 2021 Pazar

Bugün günlerden babam ve ben

Sevgili babacığım,

Bugün 31 Ocak 2021. Seninle 2. ölüm yıl dönümünde de sohbet etmek istiyorum. Günlerdir bugünü bekledim diyebilirim; çünkü içimdekiler çok birikti.

2020 yılı milyonlarca insanın sağlık, huzur, sabır gibi ince ayarlarını bozduktan sonra 2021'in kapısının önüne tortusunu bırakıp gitti. İyi ki görmedin bu yılları, iyi ki yaşamadın yaşadıklarımızı. Kanser hastası olarak omuzlarına binecek yük katlanarak artacaktı ve seni 2019'da değil de, salgın zamanında kaybetseydik sevenlerinle cenazende bir araya gelip yasımızı paylaşamayacaktık. Dört başı mamur bir cenaze törenine eşlik eden kalabalıklar ve dualarla seni uğurlayamayacaktık. Bu duruma şükretmemiz sence de ironik değil mi baba? Normal şartlar altında insanlar sevdiklerini bir gün fazla yaşatmanın derdindeyken salgın şartları, 2020 öncesi cenaze törenlerini bile arattı.

Öte yandan 2020 benim için de sancılı; fakat değiştirdikleriyle apayrı bir yıl oldu. Yıllar sonra ilk kez seninle hesaplaşabildim baba. İçimdeki sen'le hesaplaşabildim. “İdeal insan” yetiştirmek niyetiyle istemeden beni nasıl hırpaladığını 40'ıma yaklaşırken keşfedebiliyorum. Kafandaki "Sevgi projesi"nin maliyeti bana hastalık olarak döndü. Bunu asla hesap edemezdin değil mi? Senin hayal ettiğin üzere on parmağında on marifeti, hitabeti ve geniş sosyal çevresiyle herkesin ağzını açık bırakan Sevgi yok babacığım. Kâh boğularak kâh zorlanarak dahi olsa konuşan, işini bu zor koşullarda sürdüren ve bu zor koşullara rağmen yaşamı kucaklayan bir Sevgi var. Hayallerinde yaşattığın Sevgi hiçbir zaman var olmadı. Olamazdı da. Çünkü Sevgi senin sandığın gibi içe kapanık değil; içine dönüktü. Kend'özüyle sarmaş dolaş; notlar çıkardığı kitaplarıyla, yazılarıyla, günlükleriyle, şarkılarıyla, evde yüksek sesle okuduğu şiirleriyle ve anlaşabildiği kadar insanın yanında olmasıyla mutluydu. Ama sen, oynadığımız tüm oyunlarda yenilmez bir model olan sen, kendin tasarladığın bir elbiseyi bana giydirmeye çalışmakla yenildin. Hayranlık duyduğum sana senelerce benzemeye çabalarken ve tam senin istediğin gibi (belki de senin gibi) birine dönüştüğümü düşünürken gördüm ki ikimizin de aklının ucundan geçmeyecek biri oluvermişim.  

Fakat yaşadığım onca buhrandan sonra vardığım noktayı yine seninle paylaşmayı çok isterdim. Biliyor musun baba, ben senin Sevgi'ni değil; yorulmuş ama kendini bulma yoluna koyulmuş Sevgi'yi seviyorum. Öteki Sevgi, ümitsiz bir mükemmelin arayışındaydı. Ben ise, ne mutlu bana ki, hata yapma hakkımı kullanıyor ve hatalarımın öğrencisi olarak yolculuğuma devam ediyorum. Hele bu sene daha da hoşnutum kendimden. Kronik toplumsal hastalığımız olan "el alem ne der kaygı bozukluğu"ndan sıyrılıp başkalarına kötü görünme pahasına bile olsa "kendime iyi" olmayı başarabiliyorum artık. Elleri memnun etmek, onları konuşturmamak üzere ömür sürenlere “el iyisi” derler ya, ben ise aldığım kararlarla el kötüsü olmayı tercih ediyorum. Hatta kimi zaman bundan zevk duyuyorum. Zira inanıyorum ki, kendi mutluluğu için sorumluluk üstlenmeyi ve bedel ödemeyi göze alan insan sağlıklıdır, çalışkandır, günleri verimlidir ve gerçek anlamda başkalarına yararlı olabilir. Dün yaşadıklarının arkasında yüreklice durabilenler, yarınlarına karar verebilirler. Ve inançlı bir insan olarak şuna gönül huzuruyla iman ediyorum: Yaradan'ın şahitliğine inananlar, diğer insanların şahitliğine ihtiyaç duymazlar.

Adım gibi eminim babacığım; yazdıklarımı okuyabilseydin ya da ben sana bunları anlatabilseydim, gözlerin dolarak ve "Ah canım kızım..." diyerek bana sarılır, mahcup bir özeleştiri yaptıktan sonra benimle ne kadar gurur duyduğunu söylerdin. Hâlâ benimle gurur duymana ihtiyaç hissetsem de, yıllarca içimde kök salmış "hayran olan kız-hayran olunan baba" hiyerarşik ilişkisi, yerini seni ve kendimi olduğu gibi kabullenen bir evlat ve babanın eşitlikçi ilişkisine bıraktı. Böylesi daha sağlıklı değil midir zaten? Hayranlık körlüktür; oysa  yanlışlarını doğrularıyla harmanlayarak bir insanı sevebilmek, sevginin katıksız ve derin halidir.

Bak aklıma ne geldi: Sen sağken seninle konuşarak sohbet ediyordum. Şimdi seninle sohbet halindeyim yine bir 31 Ocak günü. Yalnızca kullandığım araç değişti. Bundan sonra bugünü ikimizin günü ilan edelim!

Seni rüyalarımda mutlu görüyorum; inşallah öylesindir o âlemlerde. Oraya göçmüş sevdiklerimizi görüyorsan selam söyle; ama Şehriban teyzeye özellikle selamımı ilet. Bayramlarda bana söylediği cümleler hâlâ yüreğimin pasını alıyor. 

Görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder