Alışkanlık üzere, ev işi gibi yapıldığında başka değerli işlerin vaktinden çalan, yapılmadığında rahatsızlık veren angarya sırasında bari kulağım boşta kalmasın diye şiir dinliyorum. Ta lise yıllarında dinlediğim bir kayıt var burada. Şiir: Metin Altıok'tan "Evde Yoklar". Okuyan: Mümtaz Sevinç.
Bu kayıt bana hep "Hayat, belki de ölüm, ne garip" dedirtmiştir; zira şiirin şairi Sivas '93 katliamında yakıldı, seslendireni Mümtaz Sevinç de yıllar sonra sevgilisinin bıçağından kıskançlık cinayetine kurban gitti. İlk dinlediğimde Mümtaz Sevinç hayattaydı ve bir tiyatro izleyicisi olarak onu sahnede bir gün canlı izlemek ve dinlemek arzusundaydım. Olmadı. Türkçenin en asil seslerinden birini seyirci koltuğunda dinleyemedim.
Korkunç şekilde öldürülmüş bu iki güzel insan için "En azından elimizde kitaplar ve kayıtlar var; baki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş" deyip geçemiyorum. Yarım kalan sesler canımı yakıyor. Metin Altıok dışında Sivas katliamında öldürülen sanatçılar bilinir; fakat bir de bu kıyımın acısına dayanamadığı için olaydan birkaç gün sonra yaşama veda eden Rıfat Ilgaz'ın canının nasıl "yandığını" düşününce bu dizeler, zincirleme ölümleri ve zincirleme acıları anımsatıyor.
Ben tam bu yazıyı tasarlar iken ölümler kusuldu bir yerlerden. Sağ kalanların üzerine yine kan fışkırtıldı. Tıpkı Metin Altıok'un şu dizelerindeki gibi:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder