25 Mart 2016 Cuma

Çamura damlayan gözyaşı

bahtiyar köpek



Böyle diyor Sabahattin Ali "Bahtiyar Köpek" öyküsünün başında. Ben de her zaman "rahattan, tokluktan, sevgiden" değilse bile sanattan, edebiyattan, özellikle şiirden bahsetmeye niyetlenilmiş, belki yalnızca şiirin yüz suyu hürmetine açılmış şu sayfaya ne diye iğrençlikleri, mide bulandırıcı yüzsüzlükleri taşıyayım diyordum. Ama feryat edesim var. Çünkü kulağımda o çocukların feryadı var. 

O çocuklar kim? Sleepers filmini yıllar önce izlediğimde etkisinden birkaç gün sıyrılamamıştım. Filmi izlemiş olanlar anlamıştır hangi çocukları kastettiğimi. Çocuk istismarı yeni bir şey değil elbette. Ama kahredici olan, "sapık bizdense olur canım böyle şeyler" denip nice Yusuf'ların çığlığının boğulduğu o kör kuyunun sonsuza dek kapatılması. 

Katliamları, hukuksuzlukları, ayakkabı kutularını bir kenara koyduk diyelim (her ne kadar koyulamayacak kadar olsa da). Sapıklığın karşısında tam kadro dikilmeyen insanların toplaştığı kara parçasına yurt mu demeliyiz biz şimdi? Yenilir yutulur olmayan cinayetleri ve ihanetleri topluca hazmettik; bunu da hazmedersek, tarih kitaplarında değil ama biyoloji kitaplarında demir işkembeli yeni bir canlı türü olarak yerimiz hazır olmalı. 

Üniversite öğrencisiyken bir süre gönüllü olarak Çocuk Esirgeme Kurumu'nda çalışmıştım. Kurumun müdürüyle sohbet ettiğimizde onun "Atatürk, Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir derken bizimki gibi kurumları kastetmişti" sözü aklımda kalmıştı. Oradaki kız çocukları çok seviyordu müdürü. "Müdür baba" diyerek boynuna atılıyorlardı. İşte bu yüzden karanlık yapılanmaların değil; sicili tertemiz insanların omuzlarında yükselen bir değerdir Cumhuriyet ve onun denetlenebilir kurumları. İşte bu yüzden Çocuk Bayramı ısrarla kutlanmalıdır bu topraklarda! İşte bu yüzden karma eğitim elzemdir, sağlıklıdır, anamızın ak sütü gibi helaldir bize! 

Sabahattin Ali, bahtiyar bir köpeğin dertsiz tasasız yaşayışını anlattığı öyküsünün sonunu "Ben karanlık şeylerden bahsetmek için dünyaya gelmemişim. İçim tatlı, sıcak neşeli şeyler anlatmak isteğiyle yanıyor. Hele cümle âlem bu köpeğin onda biri kadar rahata kavuşsun, bakın ben bir daha acı şeylerden söz açar mıyım!" diye bağlar. Biz de bilime ve sanata yüzümüzü dönmek varken onlardan inatla yüz çevirdiğimiz için şimdi bu vıcık vıcık balçığın içindeyiz. Yoksa kim istemez ki tek derdimizin bir sıcak bir soğuk üfleyen havalar olmasını...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder