28 Mart 2017 Salı

"Doktor Jivago"dan birkaç satır

"Hayatta yanlış yapmamış, doğru yoldan ayrılmamış insanlardan hiç hoşlanmam. Erdem cansızdır. Bir değeri de yoktur. Hayat, erdemli insanlara güzelliklerini göstermekten çekinir."

"Felsefi eserleri pek tutmam. Bence felsefe hayata ve sanata azar azar eklenmeli. Araya karıştırılmamalı.  Bir insanın oturup sadece felsefeyle uğraşması, durmadan turşu yemesi gibi garip bir hal."

"-Mademki birbirinize bu kadar düşkündünüz, evlendikten sonra ne oldu da ayrıldınız?
- İşte cevaplandırması güç bir soru. Ama bir cevap verebilmek için elimden geleni yapacağım. Ayrıca senin gibi, Rusya'da olup bitenleri o kadar iyi anlayan, insanların başlarına gelenleri yakından izleyen, ailelerin, sözgelişi senin ve benim gibi ailelerin neden yıkıldığını çok iyi bilen birine bunu anlatmak çok güç olacak. Bunda sevmek ya da sevmemek, aynı karakterde olup olmamak önemli rol oynamıyor. Kurulu düzenli her şey, bütün toplumla birlikte yıkılıp gitti. Bütün toplum hayatı mahvoldu. Her türlü alışkanlıklarımız, gelenekler, kurulu aile düzeni bir anda kayboldu. Geriye sadece çırılçıplak kalmış titreyen bir insan ruhu ve insan vücudunun çıplak, acı kuvveti kaldı. Bu kuvvet zaten hep yalnız, çıplaktı. Hep üşüyordu. Isınmak için kendisi kadar yalnız ve soğuk olan en yakın komşusuna yetişmeye çalışıyordu. Sen ve ben hayatın başlangıcında üstlerine giyecek hiçbir şeyleri bulunmayan iki insana benziyoruz... Hayatın sonundayız, yine üzerimize giyecek bir şeyimiz yok. Evsiz barksız. Biz, o zamanla bizim zamanımız arasında geçen binlerce yıl süresince yaratılmış ölçüsüz büyüklükten arta kalan son varlıklarız. Artık gelmemek üzere kaybolup giden o hayallerin hatırasına saygı duyarak sevişiyor, ağlıyor ve birbirimize sarılıyoruz."

"Onlar birbirlerini ihtiyaç duyduklarından, âşıkların tasvir edildiği gibi 'birbirleri için yanıp tutuştuklarından' sevmemişlerdi. Onlar; çevrelerindeki her şey, gökyüzü, ağaçlar, ayaklarının altındaki toprak sevişmelerini istediği için sevmişlerdi. Belki de yaşadıkları dünya, içinde dolaştıkları ev, sokakta rastladıkları yabancılar onların aşkından, kendilerinin olduğundan daha memnundular.
   Evet, işte onları birbirine yaklaştıran, birbirine bağlayan şey bu olmuştu! En mutlu ve bahtiyar oldukları günlerde bile neyin en güzel, en heyecan verici olduğunu asla unutmamışlardı. Hayatta ve yaşamaya duydukları sevgi kendilerinin dünyaya ait olduklarını, onun bir parçasını teşkil ettiklerini bilmelerinden doğan bir duyguydu."

"Seninle hayale kapılmadan, dürüst bir şekilde konuşmak isterim. Fakat başka çaremiz kalmadı değil mi? Sen nasıl istersen öyle söyle ama ölüm kapımızı çalıyor galiba. Günlerimiz sayılı artık. Hiç olmazsa bu günleri kendimize göre faydalı bir şekilde geçirmeye bakalım. Hayata veda ederek içimize çekilelim. Birbirimizden ayrılmadan önce son defa yine beraber olalım. Sevdiğimiz her şeye, hoşlandığımız yaşama tarzına, vicdanımızın öğrettiği şeylere, ümitlerimize ve nihayet birbirimize veda ederiz. Doğu Okyanusunun adı kadar sakin, sessizlik dolu gecelerde konuştuğumuz kelimeleri bir kere daha tekrarlarız. Hayatımın son günlerinde savaşta karşıma çıkışın boşuna değildir benim siyah, yasak meleğim.
       O gece okul öğrencisiyken, otel odasında kahverengi önlügünle de şimdiki kadar güzel ve çekiciydin.
      Daha sonra, çok zaman sonra içime ektiğin tohumların verdiği parçayı anlamlandırmaya çalıştım. Önlüğünün içinde benim için erişilmez bir hayalken odanın gölgeleri içinden çıkıp karşıma dikildin. Cahil, toy bir delikanlıydım. Yine de bu incecik, narin kızın dünyanın en güzel kadınlarından biri olduğunu anladım. Sana bütün varlığımla yaklaştım. Sende her şeye, herkese etki yapan elektrikli bir hava vardı. O anda sana parmağımın ucuyla dokunsam bütün odayı aydınlatan bir kıvılcım saçacağına emindim. Bu kıvılcım beni ya oracıkta öldürecek ya da bütün hayatım boyunca bana acı çektirecek mıknatıslı bir akımla doldururdu. Ağlayacak kertelere geldim. İçim kan ağlıyordu. Bir çocuk olduğum için kendime, küçücük bir kız olduğun için de sana acıyordum. Hayretler içinde kalan varlığım, 'Sevmek, elektrikle dolmak bu kadar acı verici bir şeyse, kadın olmak kim bilir ne kadar acıdır?' diye soruyordu."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder