9 Şubat 2019 Cumartesi

Dünyanın en güzel ateş ölçeri

Canım babam,
Seni kaybettikten sonra evimiz sevenlerinle doldu taştı, telefonlarımız susmak bilmedi; ama o sıcak insan kalabalığı çekildikten sonra bu kez anıların ağırlığı çöktü üzerimize. Ve biz acımızla baş başa kalır olduk Kayahan’ın şarkısındaki gibi:

El ayak çekilince
Sohbetler tükenince
Dostlar eve gidince
Bu geceler işkence

Hani ölmeden önce ömrünün film şeridi gibi gözünün önünden geçme klişesi var ya, anladım ki o bizim gibi yas tutanlar için daha doğru. Çünkü geride kalanlar, ölenle ilgili o film şeridini evirip çevirip anlatarak ve kendilerinden de katarak hüzünleniyorlar. Ben de bu hususta istisna değilim elbette. Seninle yaşadıklarımızı düşünmeden, özlemeden edemiyorum. Adeta bir Claude Monet tablosunun buğulu renklerine bürünmüşcesine zihnimin derinliklerinde yıllardır gizlenmiş hatıralar, çocukluğumun en ücra köşesinden sökün edip gözümün önünde apansız beliriyor şimdi. Bunlardan en berrak olanı, çocukken hastalandığımda yanıma gelip tüm şefkatinle ateşimi ölçmendi. O hünerli, her işin altından kalkan, toprakla yaratan kudretli eller, ateşten yanan alnıma ipek bir mendil yumuşaklığında dökülüveriyordu sanki. 

Büyüdüğümüzde de çok şey değişmemişti aslına bakarsan. Kardeşimin ve benim ne zaman canımız sıkıldıysa, ne zaman başımız ağrıdıysa, ne zaman bunaldıysak hararetimizi ölçen bir babaydın sen. Dünyanın en güzel ateş ölçeri! Alnımıza bilgelik ışığının vurduğu...

Biraz da bu yüzden cenazende seni herkes gözleri ışıldayarak tek bir sözcükle özetledi: "Başka". "Senin baban bir başkaydı!". Bu sözcük, Türkçede "belgisiz sıfat/zamir" olarak tatsız tuzsuz tınılayan bir kategoriye sokulsa da, bünyesinde ne kıymetli sıfatları barındırıyormuş meğer! Bu sıfatlar, sevenlerinin gönlünde edindiğin yere göre ete kemiğe büründü. İyilik, cömertlik, zarafet, sevecenlik, cana yakınlık, hoşsohbet ve nüktedan olmaktan yana akla ne gelirse sen oradaydın. Aramızdaydın! Hepimizin “hoca”sıydın. Ömrün boyunca nutuk atarak değil; bizlere örnek olarak hocalık yaptın. Hastalığını kabullenişin ve bu hastalığın sana getirdiği binbir güçlüğü asla şikayet etmeksizin sırtlanarak Hakk’a yürüyüşünle de öğretmenliğini taçlandırdın.

Baba,
Doğup büyüdüğün ve gömüldüğün köyünde senin gibi insanlara "kahraman" denir ya, biz de senin yaşamımıza kattığın kahramanca değerleri, artık insanların birbirine selam vermekten korktuğu bir çağın sensiz geçen her gününde daha fazla özleyeceğiz. Ama özlemimiz, bu değerleri kendi yaşamımızda sürdürmeye engel olmayacak. Ölümünü "Dosttan gelen bir selam" olarak kabullenmemize de. Bu selama karşılığımız, Dede Korkut'un kahramanlık hikayelerinin sonundaki sözler olabilir; zira kahramanlara böylesi yaraşır:

Onlar dahi bu dünyaya geldi geçti,
Kervan gibi kondu göçtü,
Onları dahi ecel aldı yer gizledi,
Ölümlü dünya gene kaldı.
Gelimli, gidimli dünya,
Sonucu ölümlü dünya...